REKLAMI GEÇ

BİZİM MAHALLE

BİZİM MAHALLE

Denizli’de yeniden bir köşede yazma fırsatı bulduk, dostlar meclisinde. Yazı ve yaşamın onurunun atbaşı gitmesi gerektiği bir ortamda erdemlerin yerine geçen satılmışlık duygusu, sessizlik ve korku, yazının üzerini örtüleyen bir atmosfer yaratıyor ne yazık ki. İktidar olanla ilişkilenmişlik durumu, etik, erdem ve onur tanımadan hepimizin üzerinde kendi değerleriyle inşasını yükseltiyor. Doğal olarak da özgürlük, çok seslilik ve çok renklilik ortadan hızla çekilirken insanlık bahçesi…

/ DENİZLİSPORHABER / 26 Ağustos 2013 Pazartesi, 12:48

Denizli’de yeniden bir köşede yazma fırsatı bulduk, dostlar meclisinde. Yazı ve yaşamın onurunun atbaşı gitmesi gerektiği bir ortamda erdemlerin yerine geçen satılmışlık duygusu, sessizlik ve korku, yazının üzerini örtüleyen bir atmosfer yaratıyor ne yazık ki. İktidar olanla ilişkilenmişlik durumu, etik, erdem ve onur tanımadan hepimizin üzerinde kendi değerleriyle inşasını yükseltiyor. Doğal olarak da özgürlük, çok seslilik ve çok renklilik ortadan hızla çekilirken insanlık bahçesi tek cinslerin vasat ve tek uçlu mezarlığına dönüşüyor. Dönüşüyor, ama, güneş yeniden yeni umutlarla Honaz’ın arkasından yükselirken yeni yarınlar da kanat çırpmaya başlıyor. İşte böyle bir umudu var etmek için yeniden yazı da buluştuk, bu bahçede spordan, futboldan ve en çok da sosyo-kültür olanaklarından söz etmeye çalışacağız. Sınırlarımızı zorlayarak, vicdanımızın sesi olarak, ve yenilenlerin tarihine sarılarak…

Bu fırsatı veren Denizli Haber dostlarına teşekkür ederim. Her şeyin mahallede acımasızca cereyan ettiği bir ortamda biz mahallelinin gözüyle spora bakacak, sokakların onurlu ve insanıl dilini temsil edeceğiz. Öyleyse buyrun ilk yazıya, mahallemizin arka sokaklarına, açık tribünlerin 34. dakikasına…

BİZİM MAHALLE

Bizim mahallede rüzgardan nem kapma durumunun boyutları yükseliyor. Gezi’nin arkasından bünyesinde peydah olan ve ifrazat olarak değerlendirilen bir bakış açısıyla toplumun değişik unsur ve katmanları, acımasızca kaba şiddet, baskı, fişleme, gözaltılar, yanı sıra psikolojik şiddet yöntemlerinin envai çeşidiyle hizaya getirilmeye çalışılıyor.

Sanattan, spora, eğitimden, sağlığa, medyadan sanal medyaya velhasıl her kesimden aykırı düşünenlere karşı yürütülen bu cadı avı, ortaçağ zihniyetini rahmet okutacak cinsten. Bu cepheleştirme ve ötekileştirme terapilerinden, neoliberal sermaye  temsilcileri de nasibini alıyor. Bir burjuva iktidarının sermaye kesimleri üzerinde de kurgulamaya çalıştığı bu faşizm, bir tür kendi topuğuna sıkma komedyasını da çeperinde barındırıyor.

Bizim mahallenin iktidarı, kendi sınıfsal hezeyanlarını otokratik bir yöntemle yaratmaya çalışırken kendi sınıfdaşlarına karşı da fütursuzca saldırıyor. Bu haliyle çıkmaz sokağa doğru bodoslama giden ve freni patlamış kontrolsüz bir arabaya benziyor. Zira tüm bunlar bu değerli ülkede demokrasi lafının ağızlarda örselenircesine kullanıldığı bir çağda yaşanıyor.

Bizim mahallenin, yönetici sınıfının iktidar çıkarlarının gerektiği argümanlarla yönetilme gibi bir amacı var kuşkusuz. Ancak bu amaç yolunda uzlaşılabilir olunması gereken diğer sermaye kesimlerinin  yok edilmeye çalışılmasını önceki dönemlerle de okumak gerekiyor. Mahallenin muhalifleri usuldan sindirilirken önce güvenlik ve ordu mekanizmaları hizaya sokulmuştu. Sonra da sandık burjuvazisiyle yasama, mahalle baskısıyla yargı ve kraldan çok kralcı mühür sahipleriyle de yürütme tahakküm altına alındı. Toplumda başlayan güce tapma ve ait olma histerisiyle otokontrol ve tırsma mekanizmaları da bu işin içine girerek hızla bir dönüşüm yaşandı. Medya, bu dönüşümdeki en önemli araç olması yanı sıra mahallenin iktidarına karşı gösterilmiş kayıtsız ve koşulsuz teslimiyetin en güçlü arenaları haline gelmekte gecikmeyecekti. En nihayet mahallemizin muktedir ve smokinli kabadayıları bu medya nimetleriyle ekranlardan, renkli sayfalardan kocaman ağızlar ve puntolarla haykırmaya başladı. Bu nedenle gezi, bu bizim her dönem mazlum olmayı bir şekil başarmış ve halk nezdinde pek hayırlara vesile olan mahallenin eşrafı tarafından hayret verici karşılanmıştır. Yetkidaşlar el birliği edip adeta mahalle işgale uğramışçasına köpürerek üniformalı-üniformasız topyekün güçlerle GEZİ’nin ortasına incir ağacı dikmeye kalkışmışlardır. Ve hala da dikmektedirler.

Yarın kendi diktikleri bu incir ağacını da sökmeye kalkışırlar mı bilinmez, ama bilinen bazı şeyler var ki tedirginliğin boyutları giderek artıyor. Tek kesimde de değil, tedirginlik ve korku, hepimizin içinde olduğu mahallenin bu acınası kutuplaşmalar içerisinde tek ortaklaştığı haz duygusu konumunda. Mahallecek ve hazla korkuyoruz artık. Ama kimse neden korktuğunu bilmiyor. Mahallenin muhtarları sokakta bebek ağlasa bu ağlamada GEZİ’nin ruhunu keşfediyor. Mahallede karga ötse, gözümüzü oyacak endişeleriyle irkiliyorlar. Hayta çocuklar naylon poşet patlatsa mahalle esnafı palalara sarılacak. Bu tedirgin ruh haliyle bıçak gibi ikiye bölünen mahalle artık futbol maçlarıyla da orgazm olamama endişesine kapılmış durumda. Tribünleri de hizaya çeken mahallenin kabadayıları nihayet gol olunca nasıl sevineceğimiz fermanları da yayınlayarak libidolarımız üzerine ütülü üniformalarını yerleştirdi. Mahallemizin sokakları kendi bilip anladıkları ayaktopunu oynamaya başladılar bile. Uşgurumuzun hizasıyla bu denli acımasızca oynayan bir mahalle baskısıyla içinde bulunduğumuz bu tedirgin ve endişeli ruh halleri mahallemizi nereye sürükler bilinmez ama bilinen bir şey var ki, bizim mahallenin varoş tarafında sıkça kullanılan bir deyimi anımsatabiliriz burada; “freni patlamış ve ayağa kalkmış kamyonun dini imanı olmaz!…”

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı..