DEVAMI GELECEKTİR

Denizlispor nihayet maç kazandı. Galibiyetin ne kadar güzel bir his olduğunu herkes bir kez daha hatırlamıştır.

Ama aslında bu maç iki hafta öncesinden kazanılmıştı.

**

Geride kalan haftalarda hep takımda bir ruh olmadığından şikayet ediyorduk. Her ne kadar eksik futbolcular olsa da, her ne kadar maç içinde bireysel patlamalar gözümüze çarpsa da bir bütün olarak ruhunu kaybetmiş bir takım görüntüsü hepimizi üzüyordu.

Bu ruhu oluşturabilecek en iyi isimlerden biriydi Yusuf Şimşek… İşlerin yolunda gitmemesi nedeninin tek başına sakatlıklar, tek başına eksiklikler olmadığını düşünenlerdenim.

Sadece Şimşek’in oyun planı ile de açıklayamayız bu durumu… Erginer’in gelişi ile sihirli bir dokunuş olduğu savı da ucuz bir değerlendirme olurdu zaten…

Ortada işlerin yolunda gitmemesini sağlayan başka etkenler vardı. Başarısızlığın tek bir nedene bağlı olmadığını bilmek zorundayız. Belki Şimşek’in ayrılışından sonra kısa süre içinde bir iki sorun çözülmüş olabilir ama tamamen sorunsuz bir takım ortada yok. Tüm sakatların iyileşip geri döndüğünde de sorunların tamamı bitmiş olmayacak.

Bizi buraya kilitleyen şey saha içindeki yetersizliklerdi… Yaslanmamız gereken bahane de bu eksikler olmuştu. Ama o kadar kolay değil. Şimşek’in yaşadığı dertleri Erginer’in yaşamayacağının garantisi yok. Bir maç kazanıldı diye her şey düzelmiş değil. Daha kötüsü; bu tür başarılar sorunların üstünü örtmemeli…

Her ne ise tüm sorunlar bulunup giderilmeli…

**

Söylediğim gibi biz bu maçı iki hafta önce Giresunspor’a karşı oynarken kazanmıştık zaten… Kaybedilen takım ruhu son dakika golüyle kaybedilen Giresunspor maçından sonra tüm takımın kendini yere bırakması ile oluşmaya başlamıştı çoktan…

Ortak bir kadere itiraz ettiler. Ümraniye maçında şaşkınlıkların, aceleciliklerin de faturasını ödediler. Geriye fazla da seçenek kalmamıştı. Açıkçası böyle bir travma atlatan takımın  Gazişehir karşısında alacağı tek puan da son derece kıymetli olacaktı.

Bizi büyüleyen şey golün son dakikada gelmiş olması. Daha önemlisi maç içinde rakibin asgari pozisyona girmesiydi.

Önde her zamanki gibi çok fazla üretken olmasa da golü koklamıştı takım… Golün oluş şekli, takım içindeki anlaşmazlıkların bir anda son bulmasına ve bahar havasının esmesine neden oldu.

Futbolcunun sosyal medya paylaşımı da bu tartışmanın varlığının en önemli göstergesiydi. Eskiden kalan hesapların bir kenara itildiği aşikar…

Şimşek’i başarısız bir teknik adam olarak kabul etmek yanlış olur. Kötü bir dönem geçirdi. Ama çokları bana karşı çıkacak olsa da bu galibiyette mutlak onun da payı var.

**

Ne yapmak istiyoruz?
Her zaman ‘En Büyük Horoz’ şarkıları söylemek ister taraftar bunu anlayabiliyorum. Bir kez en büyük olmak gönüllerde unutulmaz yerler bıraksa da, istikrarlı ve kararlı olmak çok daha önemli.

Bu nedenle aceleci olmamakta fayda var. Görünen o ki geride kalan süreç bizleri arzuladığımız hedeflerden daha geride başarılara odaklandırdı.

Altı hafta sonunda herkesin ‘ligde kalalım yeter’ dediği bir iklime girmiştik.

Bana sorarsanız belli bir hedefe kulübü kilitlemek, ekstra bir yükün içine girmek olacaktır.

Maç maç, hafta hafta konsantre olmalı, sezon sonuna doğru koşullar uygunsa hedeflere yönelinmeli…

Bu aşamada yönetimin, takımın ve teknik ekibin arkasında durmalı…

**

Yeni hoca ve ekibinin gelişi mutlak takım içinde bir heyecan yaratmış olmalı.

Erginer’in takımı saha içinde geride kalan haftalara göre biraz daha derli toplu göründü.

Bireysel olarak özgüveni artan oyuncular gördük. Sorumluluk alanların sayısı arttı. Saha içinde tartışmalar azaldı. Bir maçlık görüntü bu. Daha iyisi de olacaktır.

Bu galibiyetin devamı gelecektir. Ama bunu hemen beklemek, kısa süre içinde bir yerlere gelmek olanağı yok. İnişleriyle çıkışlarıyla süreç içinde takım kendine gelecektir.

Ligin neredeyse ortasına geldik ama maalesef durum bu… Büyük beklentiler içinde olmayın…